BİRİNCİ ÇAĞRI:
Direniş komiteleri oluşturmak için Türkiye çapında çağrılar yapmak lazım. Zaten fiili olarak var olan hali koordineli bir organizasyon haline getirmek lazım. Yani bu hareketin önderliğe ihtiyacı var. Bu aşamaya gelinince süratle siyasal talepleri yükseltmek lazım. “Tayyip gitsin”, “hükümet istifa” tamam ama yeterli değil. Tekrar üç aşağı beş yukarı benzer bir parlamento kompozisyonunu ortaya çıkartacak erken seçim talebini derhal geri çevirmek, halk direniş komitelerinin doğrudan temsilcilerinden oluşacak bir kurucu meclis çağrısı yapmak lazım. Tayyip yine sıkışınca “seçim” diyeceğinin sinyallerini veriyor. Buna razı olmamak lazım. Bu kendiliğindenlik sonunda askeri bir müdahaleye de yol açabilir. Polisin direnci kırılırsa, ya da gücünün yetmeyeceği görülürse, asker devreye sokulur. Bir kısım AKP karşıtı muhaliflerin zaten buna teşne oldukları malum.
Bu gece Beşiktaş’ta yaşananlar, polisin kısa bir süre sonra Taksim’e tekrar yükleneceğinin işaretlerini veriyor. Bütün gruplara direniş komiteleri oluşturmaları, bunların temsilcilerinin yer alacakları bir üst koordinasyon komitesinin tek elden eylemleri yönlendirmesi, taleplerini net olarak belirlemesi çağrısı yapılmalıdır. Eğer bunu başaramazsak, önderlik oluşturamazsak, Tayyip’i göndeririz belki ama yerine neyin, kimlerin geleceği konusunda tehlikeli bir belirsizlik oluşur. Kitle muallakta kalmayı istemez. Öncü, devrimci durumun yaratılmasını beklemez; yaratılması için katkı yapar. Zaman kaybetmemek lazım.Tayyip’in yerine ne koyacağımıza karar vermemiz gerekiyor. Ona manevra alanı bırakmamak lazım.
Çıkıp, “içki yasağını kaldırdım, Taksim’e kışla yok, AVM yok.Yaşam tarzlarına saygılı olacağız” diyerek zaman kazanmak isteyebilir. Yani bir anlamda, bugün DİSK’in dile getirdiği “ekonomist” taleplere büyük ölçüde razı olabilir. Tabii belli bir zaman geçince, daha fazlasıyla verdiğini geri alır. Bayrak Mitingleri’nin böyle bir sonucu olmuştur. Tayyip’in karşısına politika koymak lazım. Program koymak lazım. Mevcut itaatsizlik hali, direnen halkın kendi iktidarını kurmasının aracı olmalıdır. 27 Mayıs’ı tekrar ettirmemek lazım. Yani devrimi kaptırmamak lazım. Meydanda davul çalıp, nutuklar atmakla olmuyor. Ortak siyasal taleplerle ortaya çıkmamız lazım. Bu çapta sivil bir devrimci kalkışma tarihimizde ilk kez gerçekleşiyor. Halk Türkiye çapında bu kadar yaygın barikatlar oluşturma deneyimini ilk kez yaşıyor. Başaramazsak, neler olacağını çeşitli ülkelerin tarihi deneyimleri dolayısıyla biliyoruz. Yenilgiye uğratılmış büyük halk kalkışmaları ardından zifiri karanlık geliyor. Rehaveti, ataleti, tembelliği bir yana bırakmak lazım.Hiç bir devrim kitaplarda yazıldığı gibi olmaz. Her devrim kendi kitabını kendi meydanlarında yazar. Bu katıksız halk hareketinin örgütlenme seviyesini arttırarak daha yüksek bir seviyeye çıkarmak elzemdir. “Bunu kim yapacak” diye birbirimize bakmayalım. Hep birlikte yapacağız. Tıpkı barikatları hep birlikte kurduğumuz gibi. Kamil Park
İKİNCİ ÇAĞRI:
Fransız Devrimi dahil modern zamanların bütün devrimleri orta katmanların hareketi olarak başlamıştır. Buna kafayı takmak doğru değil. Rejime sokakta vurulan darbeler arttıkça toplumsal kabarmanın sosyolojik kompozisyonu çeşitlenir, tabanı genişler. Önemli olan siyasal önderliktir. Hiç bir devrimci kalkışma sosyolojik kompozisyonu itibarıyla, kendi başına sosyalist,proleter, burjuva, k.burjuva değildir. Bir devrimi burjuva veya proleter yapan siyasal önderliktir. O önderliğin siyasal taleplerinin bu çeşitli kitlelerin talepleri haline getirilmesiyle mümkün olabilir.
Devrimci kavga alanları, istenen kalıba göre hazır bir kitlenin arandığı değil, siyasal talepler ya da program etrafında kitlelerin dönüştürüldüğü, yaratıldığı alanlardır. Devrim alanları, ortak demokratik özlemlerle büyük bir halaya katılmış öznelere referans verir. Devrimci sol halay başı olmaya çalışmalıdır. Yaşadığımız günlerde bu büyük halayı, en net şekilde, sokaklarda, meydanlarda, barikatlarda tespit edilebiliyoruz. Hantal yapıların bu muazzam yaratıcılık faaliyeti karşısında yetersiz kalması kaçınılmazdır.
Örgütü eğilip bükülen bir alet gibi kullanmak gerekir. Ve tabii devrimcilik part-time değil, tam gün bir uğraştır. Alanları hiç bir şekilde bırakmamak gerekir. Mutlaka ana grupların temsilcilerinden oluşan direniş komiteleri oluşturarak, bunların koordinasyonunu temin etmek lazımdır. Modern tarihimizde bu kadar genişlik ve süreklilik göstermesi bakımından ilk olan bu sivil itaatsizlik hareketini ortak demokratik merkeziyetçi örgütlenmeyi bir üst aşamaya çıkartarak sağlam bir zemine oturtmak gerekir.
Hiç bir şekilde, “Erdoğan gitsin,Gül gelsin”, ya da “erken seçim” olsun taleplerine taviz vermemeliyiz. “Hükümet içinde çelişkiler var”, “Cemaat ve AKP arasında ihtilaf var” ya da “Ordu gelecek” türünden safsatalara taviz vermemek gerekir. Bu lakırdılar “eski düzeni” ihya adınadır. Gericiliğe hizmet ederler. Bunu kabul edemeyiz. Elbette hareket dayandıkça bunların safları çözülecektir. Ancak biz kendi işimize bakmalıyız. Direksiyonu ele alıp, önümüze bakmalıyız. Önce direniş komiteleri oluşacak, sonra modern zamanın hemen bütün devrimlerinde gördüğümüz gibi,iktidarı bu komiteler alacaktır. Ancak bu komitelerin oluşturacağı bir kurucu meclis ülkenin kaderini belirleyebilir. Bunu ilan etmek lazım. Zaman kaybediyoruz.
Eşitlik ve adalet istiyoruz. Bu hedeflerimize ulaşabilmek için de özgürlük talep ediyoruz. Bütün modern zaman devrimlerinin girizgahı burasıdır. Bu devrimci kalkışma, düzenin araçlarını kullanabilir ama onları idealize etmez. Alternatiflerini oluşturur. Bu söylediklerim şu ya da bu düzeyde fiilen bir gerçeklik halindedir.
Düzenin önerilerini (“erken seçim”, “ağaçları yeniden dikeceğiz” vb) ret edeceğiz. Kendi önerilerimizin kabul edilmesi için tavizsiz bastıracağız. Devrim alanları pazarlık alanları değildir. Kesin kararların uygulamaya konulduğu alanlardır. Devrimci çaba, var olan gerçekliği dönüştürme mücadelesidir. Yeni bir gerçeklik yaratma hareketidir. Hareket ortaya çıktığı andan itibaren karşısına çıkartılan her şey, her laf eskimiştir. Eskiye aittir. Medya devrim alanının kendisidir. Devrimin kullandığı her araç onun medyasıdır. Devrim kendi dilini yaratır. O dille kitlelerle iletişim kurmak önderliğin vasfına delalet eder. Safları, örgütlenme düzeyimizi ve kalitemizi yükselterek sıklaştırabiliriz. KAMİL PARK