Türkiye’nin doğrudan sorunu “FETÖ” değil, AKP’dir

15 Temmuz darbesiyle felç edilmiş TC devleti, hâlâ durumunu gerçekçi bir şekilde değerlendirebilecek bir halde değil. Türk devleti fillen çözüldü.

Fethullah Gülen diyor ki, “Haçlı işgali o kadar da kötü bir şey olmaz”. Emin olun, bu aynı zamanda bütün dinci tayfanın düşüncesidir. Tayyip de, Müslüman Kardeşler de, IŞİD, El Nusra da böyle düşünür.  Bu dinci tayfanın hayran olduğu Osmanlı devleti de işgal koşullarında uyruklarına aynısını telkin ediyordu.

Bu bilinç hali, cemaatler halinde  ayrışmış toplum vizyonundan kaynaklanıyor. İnanç sistemleri halinde din kaçınılmaz olarak bir anakronizmdir. Elbette bu anakronizm dincinin kafasını da kat etmektedir.

Sonra, bunların hepsi aynı şekilde, aynı derecede katildir. Birisi, Berkin’i katleder,  öbürü Antep’teki bebeleri.

Gülen’in bu görüşü, aynı zamanda, işbirlikçi, gün bugündür diyen yağmadan gözü doymaz Türkiye sermayesinin de görüşüdür. Bundan da emin olmak gerekir.

Şimdi bu haldeki TC devleti, ülkenin paspas haline getirilmesiyle sonuçlanabilecek yeni bir hamleye girişti. Zaten uzun zamandır işbirliği yapmakta olduğu cihatçı katillerini Cerablus’a sokarak, orayı ele geçirmeyi planlıyor. Orada da,  darmadağın haldeki kafasını bir kez daha duvara toslayacaktır. Türkiye’nin asıl derdi, Suriye’deki meşru yönetimin Halep’te başarılı olmasına mani olmaktır. IŞİD bahane. Bu bakımdan ABD ile görüş birliği halindedir.   Rusya ile yumuşama da esasen bu amaca hizmet etmektedir. Yumuşama olmasaydı, sınırda helikopter dahi kaldıramayacaktı.

Depoliteze edilmiş TC devleti de, aynı depolitize Kürt siyaseti gibi, başkasının bastonuyla yürümeye çalışıyor. Savaş yapılır elbette, ama çıkar kendi güçlerinle, daha da önemlisi, kendi çıkarlarına göre belirlediğin siyaset adına bunu yaparsın. Bir bumerang yememek için kimle nereye kadar yürüyebileceğini iyi hesaplarsın. Müttefiklerini, mümkün olan en uzun erimli, sürdürülebilir siyasal çıkarlarını hesap ederek belirlersin. Attığın, atacağın her adımda nihai çıkarlarını  gözetirsin.

Türkiye, bir oldubittiyle Suriye’de aklınca mevzi kazanabileceğini sanıyor. Olmayacak iş! Gerçeklikten kopmuş Türkiye hâlâ bu noktaya nasıl gelmiş olduğunun fakında değil. Yanlışta direnmeye devam ediyor. TC devleti, Tayyip Erdoğan liderliğinde adeta bir “Amok Koşucusu”nun ruh halindedir.

Bakınız, eğer Türkiye devleti toparlanmak, bölgesel çıkarlarını korumak istiyorsa, hiç zaman kaybetmeden, Suriye yönetimi, İran, Irak ve Rusya gibi ülkelerle ittifak yapmalıdır. ABD’nin etkisini kırmak için ne gerekiyorsa yapmalıdır yani. Bunu AKP yapamaz. Bunu bu sermaye sınıfına hizmet eden devlet yapamaz. AKP düzeni kaçınılmaz olan sonunu ötelemeye çalışıyor. Zaman kazanma derdindedir. AKP hiç bir vaadinin, hiç bir sözünün, hiç bir antlaşmasının arkasında duramaz. Onun hiç bir ilkesi yoktur. Olamaz.

AKP’nin vizyonu, Fethullah’ın, IŞİD’in, El Nusra’nın, ÖSO’nun, M.Kardeşler’in vizyonudur. AKP sadece kendi dar çıkarlarını, yakayı kaptırmamayı düşünüyor. Paçayı kurtarmayı hesaplıyor. Onu Türkiye, bu ülke halkları, onlarını yaşamı ilgilendirmiyor. Onun en önemli derdi, Batı’daki emperyalist efendileriyle yeni bir uzlaşma sağlamak, yeni bir teslimiyet antlaşması yapmaktır.  Bu sayede, kendisinin deliğe süpürülmesine mani olmaktır. Oysa bu onun kaçınılmaz kaderidir. Emperyalist efendileri bakımından Tayyip Erdoğan ve Bin Ladin, Bağdadi, Mursi, Fethullah gibi uşakları arasında bir nitelik ve işlev farkı yoktur.

Bu koşullarda, Türkiye’nin ilerici, yani anti-emperyalist güçleri bir siyasal odak haline gelmek zorundadırlar. Bir destek noktasına ihtiyaç var. 4 Eylül’de bu çağrıyı yapmak, bunu ilerici Türkiye halklarının talebi haline getirmek gerekir. Bunu bugünkü işbirlikçi Kürt siyasetinin paçalarına tutunmuş olanlar yapamazlar. Türkiye’nin ilerici, devrimci siyasal çıkarlarını, AKP düzeniyle, emperyalistlerle her türlü işbirliğine açık mevcut Kürt siyasetinin görüş açısına uyruklaştırmak ahmaklıktır.

Şunu açık olarak ifade etmek gerekir : Bütün emperyalist, Amerikancı işbirlikçiler alçaktır. Kim bu bölgede Amerikan varlığını ve etkisini attırmayı kendi siyasal çıkarlarına uygun buluyorsa, o alçaktır. Kim ABD’ye sahada maşa olmayı kabulleniyorsa alçaktır.

Peki şimdi bu işbirlikçilerle işbirliği yapanlar da yarın,  “aldatıldık” mı diyecekler?

Bir cevap yazın