Darbe girişimiyle ilgili yazılardan birinde, darbeyi yaptıranlardan çok onun gerçekleşmesini engelleyenler üzerinde düşünmenin, bundan sonrasında, uluslararası bağlantılarıyla düzen güçleri tarafından Türkiye’nin sokulmak isteneceği rotayı anlamak bakımından daha verimli sonuçlarının olabileceğini yazmıştım.
Bir kere şundan kuşku duymamak gerekir: Bu darbe girişimini planlayanlar ve engelleyenler, aynı şekilde, emperyalizme vasallık düzeninin sürmesinden yana olan güçlerdir. Tıpkı darbede kullanılan örgütlü yapı ve darbeye maruz kalan hükümet gibi, darbeyi planlayanlar ve engelleyenler de NATO’cudurlar. NATO’nun hizmetindedirler. Muhtemelen de aynı güçlerdir.
Fethullahçılara kafayı fazla takmamak gerekir. Onların TC devletinde, belki başka yerlerde de örgütlenmesine bir gün bu tür gayeler, planlar adına kullanılabilmeleri için olanak tanınmıştır. Yani bu Fethullahçı özneler oyun kurucu değil, maşadırlar. Hatta muhtemelen hepsi Fethullahçı bile değildir. Ya da “Fethullahçılık” tan anladıkları, beklentileri farklı şeylerdir. Sadece maşalardan hareketle bu işin anlaşılması, gerçek bağlantılarıyla açığa çıkartılması mümkün olmayacaktır.
Ben bu darbe girişiminin ve engellenmesinin Erdoğan’ı, genel olarak hükümeti aşan bir olay olduğunu düşünüyorum. Yani ne cumhurbaşkanının ne de başbakanın bu girişim ve onu önleme planlarından ta başından haberlerinin olabileceğini sanmıyorum. Bu bakımdan bir “tiyatro”dan söz edilmesinin doğru olmayacağını düşünüyorum. Sadece girişimin belli bir uğrağında plan gereği haberdar edilmiş olabilirler.
Erdoğan’ın yazıp, yönettiği, oynadığı bir tiyatro değildir, ama Erdoğan’a karşı yazılıp, sahneye konmuş bir tiyatro olabilir. Bu ikincisine itiraz etmem. Erdoğan burada, en çok, aldatıldığından en son haberi olan koca rolündedir.
Dış bağlantılarıyla birlikte işbirlikçi İstanbul büyük sermayesi içindeki belli güçlerin devlet içindeki araçları (Fethullahçı örgüt de bu araçlara dahildir ama bu araçlar sadece ondan ibaret değildir. Bundan da kuşku duymuyorum) sayesinde bu plana dahil olduklarına inanıyorum.
Şimdi bakınız, bu girişim ve sonrasında yaşananlara bakıldığında, kim ne derse desin, bu girişimi nasıl istismar etmek isterse istesin, Erdoğan yönetiminin süngüsü düşmüştür. Yeni ittifaklara mecbur kılınmış, yani iktidarını eskisi kadar serbest hareket edemeyeceği ölçüde paylaşmak zorunda bırakılmıştır. Gelecekte bu paylaşım konusundaki tavrı onun yazgısının belirlenmesi açısından stratejik bir öneme sahiptir.
Erdoğan’a ve TC devletine her iki etabıyla bu işi organize eden iç ve dış NATO’cu düzen güçleri tarafından bir ayar verilmek istenmiştir.
Öte yandan, TC devleti paralize edilmiştir. Hayli bir süre toparlanması olanaklı görünmemektedir. Dahası, bu çok kırılganlaşmış haliyle, çok daha sert çalkantılara, çatışmalara gebedir. Bu açıdan bakıldığında da, Erdoğan’ın iktidar tekeli adına yapacağı her hamle risk taşıyacaktır (Böyle hamleler yapmayacak bir Erdoğan tasavvuru mümkün mü? ). Bu girişimi yapan ve engelleyen güçlerin kısa erimli ve esas gayesi böyle bir sonuç olmalıdır. Erdoğan’dan, kendileriyle olan ilişkilerini, angajmanlarını yeniden gözden geçirerek hizaya gelmesini talep ediyorlar.
Tekrar olsun, Erdoğan planlayanlar arasında değildir. Ancak halen onun etrafında, yakınında bulunan, arkasında olduklarını iddia eden bir çok kurumun, kişinin bu plana, eğer ta baştan değilse, belli aşamalarında dahil olduklarından kuşku duymamak gerekir. Bu bakımdan da, esas olarak düzenin efendileri olan “üst akıl” ın ortaya çıkartılmasının, bu koşullarda, mümkün olamayacağını düşünüyorum. Erdoğan yönetimin bu konuda çok istekli davranabileceğine de (en azından şu sıralarda) inanmıyorum.