Türkiye sürükleniyor

Türkiye, en erken siyasal sonucu itibarıyla, 2007 seçimleri öncesindeki “e-muhtıra” ya benzeyecek bir darbe girişimi yaşadı. Bu darbe girişimini hangi güçler, ne için yapmış olursa olsunlar, siyasal sonuçları itibarıyla, AKP rejimine ve Erdoğan’a yeni bir hayat öpücüğü vermişlerdir. Tabii bu kısa vadedeki sonucu olabilir. Kısa vade, çünkü artık Türkiye ile ilgili orta vadeli siyasal tahminler dahi yapmak kolay değildir. Şurası açıktır, Türkiye devleti ve Türkiye toplumu olağan yollarla rayına oturtulamayacak şekilde bölünmüş olduğu halde olaylar içinde süreklenip gitmektedir. Bölgesinin en güvensiz, en istikrarsız, en kırılgan ülkelerinden birisidir. Dün geceki girişim bu fotografı açıkça gözler önüne sermiştir.

Girişim esnasındaki açıklamalara bakılarak, böyle bir girişimin yapılacağından AKP yönetimindeki devlet kanadının biraz önceden haberinin olduğu anlaşılmaktadır. Herhalde TSK’daki son günlerde hızlanan tasfiyeler bu tür bir girişimi önlemek adınaydı. Ancak Ankara’daki AKP kanadının bu girişimle ilgili olarak önceden bilgisinin olduğu anlaşılıyor. Erdoğan’ın 6 gün ortalarda görünmemesi bu olasılığı güçlendiriyor. AKP yönetimi,  ya önceden haberdar olduğu bu girişimi, olası siyasal getirileri adına,  kontrolü altında tutabileceğini hesaplayarak önlemek istememiş, ya da önleyememiştir. Bilemiyoruz. Ancak haberdar olunduğu açıktır.

Burjuva AKP düzeni, hiç kuşkusuz, bunu siyasal hedeflerine varmak adına en iyi şekilde kullanmak isteyecektir. Biraz ötelemiş olduğu hedeflerini erkene almaya gayret edecektir. Kısa erimde, AKP’nin işine yarayacak gibi görünen bu gelişmenin çok geçmeden AKP düzeninin sürdürülmesini daha da zorlaştırılacağı, ülkenin kırılganlığını arttıracağı görülecektir. Bugün AKP rejiminin dış politikada geri adım atarak ödünler verme, inisiyatif kullanmama; içerideyse, baskıları, terörü  arttırma eğiliminde olduğu malumdur. Dışarıda vazgeçilen “yeni-Osmanlı” düzeni, içeride tesis edilmek istenecektir. Bu eğilimler daha da güçlenecek, işbirlikçi burjuva AKP devletine karşı  toplumsal muhalefetin genişlemesine yol açacaktır.

AKP yönetimi, darbe girişimini kullanarak parlamenter muhalefeti bir kez daha hizaya getirmek isteyecek, Kürt siyasetine, “ya darbeciler ya biz” şantajını yapabilecektir. Böylece, yeni anayasa, başkanlık gibi hükümetin en ivedi gündem maddelerinde muhalefeti işbirliğine ikna edebilecektir.  Ancak istediği siyasal sonuçları elde etmesi halinde dahi AKP rejimi tatmin olmayacak, hiç bir önlem, hiç bir politika ona yetmeyecektir. Güvensizlik hali onun iktidarda bulunduğu her gün daha da güç kazanacaktır. Karşısındaki güçler üzerindeki basınç sürekli artacak, devlet yönetimi dikiş tutmaz hale gelecektir.

Burjuvazi ve onun AKP rejimi, darbe girişimini bir “18 Brumaire” zaferi ya da  bir “31 Mart” zaferine dönüştürme gayreti içinde olacaktır. Buna şüphe yok. Bununla birlikte, son gelişmeler ve darbe girişimi ilerici halk sınıfları önündeki, tarihsel siyasal geçmiş tarafından belirlenmiş, siyasal araçları ve metotları kullanılabilir olmaktan çıkartmış, bu ilerici kitlelere kendi göbeklerini kendilerini kesme seçeneği dışında bir çıkış olanağı bırakmamıştır. Bu durum devrimci güçler bakımından tarihsel bir şanstır. Hem Türk hem de Kürt ulusalcı siyasetlerinin hali pür melali ortadadır. Bunların AKP rejimine daha da yanaşmaları beklenmelidir. İşçi sınıfı sosyalistleri en geniş cumhuriyetçi-demokratik halk kitleleriyle ittifak kurmak bakımından tereddütsüz ve hızlı hareket etmek zorundadır.

Bir cevap yazın