İstanbul’da son yılların en sönük geçen 1 Mayıs’ına tanık oldum. Üstelik genel seçimlerin çok yakın olduğu bir zamanda.
Bunda elbette alınan sıkı önlemlerin de etkisi olmuştur. Ancak yine de bu bahanenin arkasına saklanmayalım. Okmeydanı’nda yaşları 13-15 arası çocukların nasıl kararlılıkla polis barikatlarını aşmaya çalıştığını görünce, DİSK, KESK gibi emekçi sendikalarının perişanlığını sorgulamamak hakkaniyetle bağdaşmaz.
Bu vesileyle, bir 1 Mayıs gününde engelleri aşarak Taksim Meydanı’na yıllar sonra ellerinde orak-çekiçli bayraklarla ilk kez giren KP’li arkadaşları kutluyorum. Teşekkür ediyorum. Semboller, anlamlardır; semboller olmadan siyaset olmaz: Taksim Meydanı ve orak-çekiç. KP’li arkadaşlar hiçbirimizin yapamadığını yaptılar. Her 1 Mayıs’ta paçaları iyice tutuşan düzenin yüreğini ağzına getirdiler.
Sendikalara, meslek örgütlerine gelince, bir kez daha laftan, babalanmadan ibaret olduklarını göstermiş oldular. Artık bir 1 Mayıs klasiği oldu, yanlarına beş on üst düzey sendika, oda temsilcisi alıp, boyunlarına da kırmızı atkı takarak, kitleleriyle gövde gösterisi yerine gövdelerini gösteren zevatın polis barikatları önünde polis şefleriyle tartışması, yapıyormuş gibi yapması.
Ne diyelim, polis müdahalesi altında Okmeydanı’ndan çıkmaya, ara sokaklardan Taksim’e girmeye çalışan o 13-15 yaşındaki çocuklardan utansınlar!
1 Mayıs’ın sönük geçmesinde, 1 Mayıs’ın böyle kararlılıkla engellenmesinde, kitlelerini ekonomizm, hatta bundizm sapkınlığı adına yönlendiren bu sendikal örgütlenmelerin payı büyüktür. Türkiye’de odalar da dahil sendikal örgütler devrimci siyaset karşısında ekonomist, oportünist “truva atları” işlevi görüyorlar. Doğru politik önderlik olmadan doğru sendikal siyaset de olamıyor. Veyahut doğru sendikal mücadele doğru politik önderlik altında yapılabiliyor.
Bu siyasal acz içindeki yapılar mükafat olarak da, çoğu zaman olduğu gibi, bir CHP vekilliği alıyorlar. Hele DİSK için bunun bir klasik olduğunu söyleyebiliriz. Konfederasyonun başındaki figürler genellikle CHP vekilliği almadan emekli olmuyorlar.
Bu yılki 1 Mayıs BHH’nin de katıldığı şartlarda gerçekleşti. BHH’nin CHP ve HDP ile (ve tabii onların dümen suyundaki siyasal yapılar ve sendikal örgütlerle de) birlikte hareket ettiğini görüyoruz. Şahsen siyasette “tarafsızlık” iddiasını inandırıcı bulmam, kuşkuyla karşılarım. Seçimler söz konusu olduğunda da BHH tarafsız kalmamıştır. Kimse hikaye anlatmasın!
Bu 1 Mayıs’ın sönük geçmesinde, herhalde CHP ve HDP gibi partilerin kendi seçim hesapları adına, açık ya da örtük, itidal tavsiyelerinin rolü de olmuştur. Ne Kürdistan coğrafyasında ne de Kürt emekçilerinin yoğun olarak yaşadığı İstanbul’da Kürt siyaseti, harekete geçirme kabiliyetine sahip olduğunu bir çok kez göstermiş olduğu yüz binleri bulabilen kitlesini hareketlendirme ihtiyacı duymamıştır.
Sonuç olarak, söz konusu örgütler adına, Beşiktaş’ta bir miktar gaz yiyip, ıslanmayla geçiştirilen “bir yenisini idrak ettiğimiz bir 1 Mayıs” .
Bunları her şeyi göze alarak en halisane inançlarıyla, kararlılıklarıyla sokaklarda mücadele edenlere söylemiyorum. Söz konusu örgütsel yapılar için söylüyorum.
Düzen partileri ve örgütleri arasında düzenin bekası, tadilatı adına her zaman açık ya da örtük siyasal; emperyalizm çerçevesi içinde, “stratejik” bir işbirliği olduğunu hatırlatmak isterim. CHP ve HDP bugüne kadar sahip oldukları tarzı siyaseti -hiç şüphesiz- seçimlerden sonra da sürdüreceklerdir.
Elbette her ülkenin kendine özgü koşulları vardır. Özel sorunları da olabilir. Proletarya siyaseti, öncelikle bağımsız bir sınıf siyaseti olarak kendi çıkarlarını öne koyar. Bu koşulları ve sorunları devrimin öncüsü olduğunu ihmal etmeden ele alır. Kuramsal dayanaklarını da böyle bir görüş açısına dayanan pratik içinde oluşturur.
Lenin’in mücadelesine ta en başından itibaren damgasını vuran anlayış, proletaryaya bağımsız ve öncü bir rol vermekti. Bunu unutmamak lazım. Proletarya siyasetinin hangi kisve altında olursa olsun burjuva ve küçük burjuva hesaplarının payandası haline getirilmesine izin vermemek gerekir. Gerekiyorsa, sekter olmak pahasına. Modern devrimci siyasetin tarihi zengin örneklerle doludur. İstifade etmek, yanlışları tekrar etmemek bakımından zarurettir.