London Review of Books’un 26 Aralık 2024 tarihli, 24 numaralı bu yılın son sayısında, Eliot Weinberg imzalı bir yazı yayınlandı.
Yazıda, Trump’ın bakan ve diğer üst yönetim mevkileri için aday olarak gösterdiği kişilerin çoğunun Trump gibi Florida’da yaşadıkları, sadece gerici Fox News’ü izledikleri (zaten bir bölümü bu kanalda çalışıyor) ve hemen hemen hiçbirisinin devlet deneyiminin olmadığı belirtiliyor.
Öncelikle adaylardan, Ticaret, İçişleri, Maliye, Ulusal Eğitim bakanlarının, yanı sıra NASA’nın başına atanacak kişi ile başkanın Ortadoğu temsilcisinin milyarder oldukları kaydediliyor (Bu arada hatırlatayım, seçim kampanyası sırasında verdiği bir mülakatta Biden, “Amerika ekonomik sorunlarını nasıl aşabilir” şeklindeki bir soruya, ” ülkede en az bin milyarder var, bunların ödedikleri verginin toplam toplanan vergi içindeki payı yüzde 8,2’dir” , dedikten sonra “oysa, her biri bunun bir kaç kat üzerinde katkıda bulunsa, Amerika’nın bütün borçları ödenir” demişti).
Şimdi, Trump’ın Ticaret bakanlığına aday gösterdiği kişi, sadece her türlü sosyal harcamaya değil, sermayeden alınan gelir vergisine de karşı olduğunu bir çok kez açıklamış birisi. Yanı sıra, yüksek gümrük vergilerinden yana. Trump’la birlikte, federal bütçede (bu bütçe üzellikle ülke genelinde eyaletlerarası ekonomik dengesizlikleri gidermek bakımından önemli) 2 trilyon dolarlık kesinti yapacaklarını ilan etmişlerdi. Bunun ilk sonucu da, federal memurlarının belki de çoğunun işini kaybetmesi olacak.
Weinberg, Trump’ın birlikte çalışmak istediği kişilerin ilginç özelliklere sahip olduklarını yazıyor. Örnekse, Trump’ın savunma bakanı adayının, vücudunda Kudüs Haçı dövmesi taşıyan, Haçlılık hayranı, sosyal medya sayfasında ABD bayrağı yanında AR-15 saldırı tüfeğiyle poz vermiş olduğu fotoğrafları yer alıyormuş. Bu aynı bakan adayınının, daha önce de, Amerika’yı ancak bir kutsal medeniyetler savaşının kurtarabileceği yolundaki beyanlarını okumuştuk. Bu savunma bakanı olması beklenen kişinin, kampanya sırasında, “ülke içindeki solun, marksistlerin (bilindiği gibi, bu yeni-muhafazakârlar için Demokratlar da marksisttir) işlerini kesin olarak bitirmek gerekir” demişti. Öte yandan, o da Trump gibi, NATO’ya ve BM’ye karşıdır. Bu iki kuruluşun ABD’yi engellediğini düşünüyor.
Weinberg’den devam edelim. İçişleri bakanlığına aday gösterilmiş kişi, av meraklısıymış. Bir av sırasında, av köpeğini görevini layıkıyla yerine getirmediği için öldürerek cezalandırmış. Evinde beslediği keçisini de artık “yaşlanıp, çirkinleştiği” için öldürmüş.
Sağlık bakanı adayı da ilginç(!) bir tip. Bir keresinde, evinin yakınlarındaki bir plajda karaya vurmuş canlı bir balinanın başını elektrikli testereyle kestikten sonra arabasının tavanına asarak evine getirmiş. Bunu yaparken de, bu sahnelere tanık olanlara övünerek evindeki dondurucunun bu tür “hatıra objeler” le tıkabasa dolu olduğunu söylemiş.
Aynı kişi, “otizme yol açtığı” için her türlü aşıya karşı olduğunu defalarca dile getirmiş. Weinberg, bu kişinin ve diğer adayların bir çoğunun sosyal medya üzerinden, hiç de sağlıklı olmadıkları uzmanlarca belirtilen bazı sağlık ve kozmetik ürünlerinin tanıtımını yapmakta olduklarının altını çiziyor.
Ayrıca yine bunların çoğu belli ülke ve şirketlerin lobicileri. Ha ürün satışı demişken, bilindiği gibi, Trump halen online “hediyelik eşya” satışlarını sürdürüyor. Binlerce dolarlık imzalı golfçu kasketlerinden, imzalı gitarlardan, yüzbin dolarlık kol saatlerine kadar geniş bir ürün yelpazesini kapsayan bir kolleksiyonu olduğu anlaşılıyor. Parayı veren alıyor. Herhalde başkan seçildikten sonra şimdilerde bu koleksiyon -eğer hâlâ tükenmemişse- tükenmek üzeredir. İşadamı! Kampanya giderlerini karşıladığı gibi, muhtemelen an itibariyle, kâra da geçmiştir.
LRB’deki yazıdan aktarmayı sürdürüyorum. Eğitim bakanı adayı, böyle bir bakanlığa gerek olmadığını, “ulusal eğitim” diye bir anlayışın yanlış olduğuna inanıyor. Ayrıca, kendisi dolaylı olarak çocuk tacizcisi olmakla suçlanıyor. Üstelik de, ilk kez değil. Annesi bile onun “iflah olmaz bir ahlaksız” olduğunu söylemiş.
Dış işlerine aday gösterilen kişinin faşist, neo-faşist düşüncelerini sergilediği bir kaç kitabı olduğu zaten biliniyor. Yine bilindiği gibi, bu zat müslümanlara, özellikle İranlılara, bu arada, Çinlilere ve Ruslara karşı da nefret hisleriyle dolu olduğunu saklamıyor. Daha önce de yazmıştım. Ailesi Meksika üzerinden yapılan kokain ticaretiyle de alakalı.
Bu bakan etrafında yürütülen tartışmanın en eğlenceli yanı, Trump’ın ilk döneminde onu ağır sözlerle eleştirmiş olmasıdır. O zaman Trump için ” ABD tarihinin en kaba başkan adayı”, muhtemelen kendisi de online kozmetik ürün pazarlayıcısı olduğundan, “en ucuz makyaj malzemelerini, en kalitesiz bronzlaştırıcı spreyleri tercih eden hıyar”, “hiçbir konuda fikri olmayan bir cahil”, “Üçüncü dünyanın güçlü adamı” , “altına kaçıran herif” gibi, bizim Soylu, Bahçeli, Kurtulmuş gibi devlet büyüklerimizin dahi ağızlarına almaktan kaçınacakları şeyler söylemiş.
Tabii, Amerika’nın “demokrat” medyası (ister istemez aklımıza hemen Fox’un “liberal emperyalist” rakibi CNN geliyor) adamı karşılarında bulunca hemen sormuşlar: ” Yav sen değil miydin daha kısa bir süre öncesine kadar bu lafları eden, şimdi ne oldu da Trump’ı yere göğe sığdıramıyorsun?”
Adam, bizim kimi müteveffa kaşar politikacılarımızın veciz söz söyleme derinliğine ve pişkinliğine henüz erişememiş olduğundan herhalde, “dün dündür, bugün bugündür” diyememiş, “valla o zaman Trump’ı kişisel olarak tanıma onuruna henüz nail olmamıştım” mealinde bir yanıt vermiş.
Bunların dışında, Federal İletişim Dairesi’ne (Bizdeki Cbaşkanlığı Dezenformasyon Dairesi Başkanlığı’na mı tekabül ediyor?) aday gösterilen kişi, yönetime geldiğinde Trump karşıtı bütün medya ağlarını cezalandıracağını; FBI başkanlığına aday gösterilen zat, Trump’ın canını çok sıkmış FBIcılardan intikam alacağını ilan etmişler. Çevre Koruma Ajansı’nın başına atanması beklenen kişi, çevreciliğe hiçbir zaman inanmamış olduğunu, çevre ve iklimle ilgili iddiaların palavra olduğunu bir çok defa dile getirmiş.
Adalet bakanlığı için adı geçen kişi, zaten Florida Başsavcısı olarak (o mevkiye Trump’ın desteğiyle gelmiş olduğu için) Trump’ın kişisel savcısı olarak görülüyor. Aynı zamanda, Katar’ın Amerika’da, Trump nezdindeki en önemli lobicisiymiş.
Az kalsın unutuyordum, Donanma’nın başında düşünülen kişinin de hayatında askerlikle hiç işi olmamış. Dahası, askerlik bile yapmamış. Kampanya sırasında, Trump’a hitaben, “başkanım eğer bu seçimi kaybedersek, bu ülkemizin son seçimi olacaktır, çünkü radikal-solcu sapıklar iktidarı ele geçirmiş olacaklar” demesiyle öne çıkmıştı.
Öte yandan, “diktatör Esad”ın, “K.Kore diktatörü” nün nepotizminden (en hafif bir ifadeyle) “yakınan” bizdeki “Foxçu”lara ve “Türk-İslamcı” CNNcilere nazire yaparcasına, Trump, bir çok göreve aile yakınlarını, akrabalarını, hatta çocuklarının “eski” arkadaşlarını getireceğini açıkladı. Örnekse, Yunanistan büyükelçisi olacağı açıklanan kadın, Trump’ın oğlunun babasının başkan seçilmesinden hemen sonra başka bir kadın arkadaş bularak ayrıldığını açıkladığı, “eski” kadın arkadaşı. Bir tür gönül alma olsa gerek. Yunanistan’a reva görülen muamele bu!
Büyükelçiliklerin bir çoğu için eş-dost ve akrabanın adları geçiyor zaten. Başkanın Ortadoğu özel temsilcisi dünürü. İsrail büyükelçiliğine aday gösterilen eski Fox sunucusu baptist fanatik bir papaz, öteden beri, “Filistinli diye bir şey yoktur” deyip duruyor.
Bu kadroların neredeyse tamamına yakını İslam karşıtı (o kadar ki, bazısı, müslümanları İsa’nın mesajını kabul etmeyip, Muhammed’e bağlandıkları için “sapkın, dinsizler” olarak yaftalıyor), Çin’e, İran’a düşman. Liberal demokratları bile “radikal sol” veya “komünist” olarak görenlerden oluşuyor.
Yukarıda yazılanlar, Weinberg’in işaret ettiklerinin sadece bir bölümü.