Başlıktaki soruya yanıt vererek başlıyayım. Elbette hayır. Pekiy, Hamas ne yaptı, bu eylemiyle öncelikle neyi göstermek istedi? Yanıt: İsrail’in yenilmez olmadığını, pekala yenilebileceğini, kısıtlı olanaklarıyla, kuşatma altında, spektaküler bir biçimde gösterdi.
Pekiy, İsrail’i gerçekten, Gazze halkının kurtuluşunu sağlayacak surette yendi mi? Hayır. Ama yenebileceğini, en azından İsrail’e önemli mevziler kaybettirebileceğini kahramanca gözler önüne serdi.
Burada asıl sorulması gereken soru şu : Filistinliler İsrail karşısında kurtuluşlarını sağlayacak nihai zaferi neden elde edemiyorlar? Bunun en temel nedeni, bölgedeki Arap devletlerinin gerici, arkaik ve tabii kaçınılmaz olarak emperyalizm işbirlikçisi rejimlere sahip olmasıdır. Bölgede genel bir demokratikleşme olmadan, böyle bir zafer olanaksız görünüyor.
Demokratikleşmek ise laikleşmek, toplumsal olarak eşitleşmek ve bunun zorunlu bir ön koşulu olarak da, işbirlikçilikten kurtulmakla mümkündür. Öyle kağıt üzerinde, yukarıdan ihsan edilmiş demokrasi, demokratikleşme olmadığını, olduğu nadir durumlarda da yürüyemediğini, artık deneyimlerimiz ve tarihsel bilgilerimiz dolayısıyla kavramış olmamız gerekir.
Bundan sonra ne olacak? Daha önce ne oluyor idiyse, yine benzeri olacak. İsrail Gazze’ye saldıracak, bombalar yağdıracak, yüzlerce, belki binlerce kişi ölecek ve yaralanacak…
Bölgenin Suriye ve İran dışında, emperyalizm karşısında aldıkları tavır itibarıyla, Türkiye’deki İhvancı rejim de dahil, hemen hepsi politik olarak arkaik ya da gerici, işbirlikçi devletleri yine “mış” gibi yapacaklar, Gazze yönetimini, el altından, yardımları kesme şantajlarıyla vazgeçirmeye çalışacaklar. Çünkü, İsrail’in varlığını tehdit eden her şey onların rejimleri için de tehdit oluşturmaktadır. Bunu iyi biliyorlar. Onların reel müttefiki Filistin değil, İsrail’dir.
Filistin halklarının emperyalistlerle bir barış yapılamayacağını, emperyalistlerin demokratikleşme sağlamak şöyle dursun, onun kırıntılarına bile izin vermeyeceklerini idrak etmeleri şarttır. Onunla ancak savaşılır, vuruşulur. Emperyalistler sadece güce saygı duyarlar.
1993’te FKÖ’nün, SSCB’nin çöküşünün de bir sonucu olarak, Batı Şeria ve Gazze’nin sözde özgürleşmesi vaadiyle teslim alınması ahmakçaydı. Vahim bir tarihsel yanlıştı. Hamas yönetiminin siyasal İslamcı, bir ileri- iki geri siyaseti, Suriye’ye emperyalist saldırı sonrasında takındığı kalleşçe ama İhvan anlayışına yakışan tavır, Gazze halkına, ve genel olarak da, Filistin halklarına kaybettirdi. İsrail’e kazandırdı.
İsrail Oslo Antlaşması’nın gereklerini yerine getirmediği gibi, Gazze ve Batı Şeria sınırlarını da, beklendiği gibi, zorlamaya başladı. Son on yılda bu alanda önemli mevziler kazandı.
Filistin yönetimleri, bölgenin nispeten demokratik, laik yapılarının, dar anlamda da olsa, anti-emperyalist devletlerinin emperyalistler tarafından hedef alınmasının, Oslo Antlaşmasının siyonist-emperyalist siyasetin isterleri doğrultusunda derinleştirilip, sağlam temeller üzerinde geliştirilmesi anlamına geldiğini göremediler. Veyahut görmek istemediler.
Bugün Hamas’ın akıllıca hazırlanmış bu eylemi, Gazze’yle sınırlı kalmayıp, Batı Şeria’yı, Lübnan’daki Hizbullah’ı, Ürdün’deki, Suriye’deki Filistin güçlerini ortak bir hareket içine çekebilirse, FKÖ’ nün teslim alınmasıyla yaratılmış olan boşluğun doldurulması için ortak, anti-emperyalist, savaşçı bir siyasal organizasyonun yükseleceği koşulları sağlayabilirse, çok değerli bir işlev görmüş olacaktır. Sadece bu sonuç dahi bölgedeki emperyalist hesapları alt üst edebilecektir.