Milliyetçilik kapitalizmi, yani sermaye düzenini öngörür. Burjuvazinin ideolojisidir. Burjuva sınıfı oluşurken kaçınılmaz olarak ulusal bilinci de oluşuyor. İç ve dış rakip sınıflar karşısındaki sınıf çıkarlarının yarattığı bu bilinç homojen bir ulusal pazar oluşturma ve onun sürekliliğini sağlama ihtiyacıyla güdülenir. Bu bakımdan etnik, kültürel, dinsel ve hatta cinsel olarak ayrıştırıcı, eleyici, baskılayıcıdır. Ulusçu ideoloji, pazarını, kâr hırsıyla güdülenen etki alanını genişletmek kastıyla uygun koşulları bulduğunda sermaye sınıfın saldırganlaşma eğilimiyle karakterize edilir.
Milliyetçilik, burjuva ulusal devletin ülke içindeki sınıf mücadelesinin bir aracı olarak hareket etmesiyle koşut bir biçimde işçi sınıfına ve onun siyasal çıkarlarına saldırmakta ideolojik bir işleve sahiptir.
Burjuvazi özellikle de yükselme döneminde, bağımsız bir yurt kurma ideali etrafında “milli düşman(lar)” yaratarak sınıf çelişkilerini bastırmak ya da örtmek için ulusallığı, toplumsal eşitlik yanılsamasını destekleyecek şekilde ideolojik bir malzeme haline getirir. Ulusalcı söylemini emekçi sınıfa karşı baskı ve sindirme eylemini meşrulaştırmak için kullanır. Sermaye sınıfının kapitalist çıkarlarını “ulusal çıkar” yaftasıyla bütün topluma dayatır. Homojenize bir toplum algısı yaratır.
Milliyetçilik ideolojisi sermaye sınıfının elinde hayli güçlü ve işlevsel bir mücadele aracıdır. Bunun nedeni, her ne kadar ulus olarak tanımlanan olgunun bileşenleri belli bir coğrafyada tarihsel-kültürel ve tabii nesnel olarak mevcutlarsa da, bu malzemeden bir ulusal bilinç üretilmesinde milliyetçilik ideolojisinin oynadığı çok önemli roldür.
Yurtseverlik emekçi sınıfın ideolojisidir. Kamusalcı, sınıfsal ayrımları kabul etmeyen, eşitlikçi bir toplumsal ideali bayraklaştırır. Ulusal ve dolayısıyla uluslararası çapta sermaye sınıfıyla mücadele içinde doğar. Bu karakteriyle emekçi sınıfın enternasyonal dayanışma platformu üzerinde yükselir.
Sosyalist yurt talebiyle, her türden ulusal, etnik, sınıfsal, kültürel, dinsel, cinsel vb hiyerarşiyi reddeder.
Kapitalizm ve yurtseverlik birbirlerini karşılıklı olarak dışlarlar. Yurtseverlik tanım itibarıyla anti-emperyalisttir. Kapitalizmi reddetmek ise anti-emperyalizmin önkoşuludur.
Bu çerçevede, paradoksal “anti-emperyalist milliyetçilik”, “ilerici milliyetçilik”, ya da aynı imayla kullanılan, “ezilen halkın milliyetçiliği” gibi kavramlar ideolojik saptırmadır. Kapitalizmi ve sermaye sınıfını olumlayan, sosyalizmle buluşmayan milliyetçilikler yurtsever değildir. Gericidir. Önünde sonunda emperyalistlere biat ederler.
Bu söylediğim, emperyalist güçlerin işgalci eğilimleriyle tekelci kapitalizmleri arasında siyasal bağ kurmakla ilgilenmeyen, dahası kapitalist bir düzen kurmak isteyen konjonktürel anti-emperyalizmlere (ya da “yedi düvel” işgalciliğine) referans veren milliyetçilikler için de geçerlidir. Bu tür hareketler emperyalizme karşı savaşı kazansalar da, sonrasında ona entegre olmak için çaba sarfederler. Bu bakımdan, yurtsever hareketlerden ayrılırlar. Gericidirler.
“Atatürk milliyetçiliği” de bu tür bir ideoloji olarak gericidir. Kurtuluş Savaşı’nın başından itibaren ulusal kurtuluşçular ve sonrasında Türkiye Cumhuriyeti devleti emperyalizmle uzlaşma, onunla entegrasyon çabası içinde olmuştu.
Bu entegrasyon ta başından programatik bir hedefti. Sovyet Rusya faktörü tamamen konjonktürel bir siyasal koz veya alternatifti. Yurtseverlerin itirazlarına rağmen ve direnişleri bastırılarak söz konusu milliyetçi hedefe ulaşılmıştır.
Atatürk milliyetçiliğinin “kemalizm” adı altında daha radikal görünüme sahip, küçük-burjuva Kadro ve Yön hareketleri etrafında formüle edilmiş şekli de, kapitalist-olmayan imalar taşısa da, yurtseverlik tanımına uymaz.
Neo-liberal bir karakter kazanmış geç emperyalizm çağında, burjuvazinin yükseliş devrinde bayraklaştırmış olduğu cumhuriyetçilik, laiklik, kamuculuk, eşitlik gibi istemler terk edildikten sonra ancak sosyalizmle birlikte gerçekleştirilebilecek idealler haline gelmişlerdir.
Sermayenin gerici ideolojisi olarak milliyetçilikler bu gerçekleştirmenin önünde engeldir. Sosyalizm mücadelesi tanım itibarıyla yurtsever karakterdedir. Yurtsever sosyalisttir.