Sözcü TV yayın yaşamına asıl hedefi CHP olan, Millet İttifakı’nı yeniden dizayn etme çağrısıyla başlamıştı. Hatta 6’lı Masa devrildiğinde, Akşener, ve tabii dolayısıyla İmamoğlu, olmadı Yavaş desteklenmiş, Sözcü’nün en önemli sözcülerinden biri olan Özdil, bu desteği vermeyenlere hakaret etmişti.
Özdil, Sözcü’nün tavrını ortaya koymuş olmasına rağmen gelen tepkiler üzerine kızağa çekilmişti. Sonrasında da, yönünü Oğan’a çevirmiş, bu kez onu parlatmaya çalışmıştı.
Burada dikkat çeken nokta, Sözcü’nün aday olarak destek verdiklerinden hiç biri CHP kökenli değildi. Yani CHP’ye, içindeki CHP’li olmayan, konjonktür gereği ve ittifak olasılıkları düşünülerek aday gösterilmiş figürlerle müdahale etmek istenmiş olmasıdır.
Seçimlerden sonra Sözcü artık muhalif maskesini taşıyamaz oldu. Galiba seçim sonuçlarının resmi olarak değil ama kesin olarak açıklanmasından sonra ana haberlerini sunan zat, Kılıçdaroğlu’na Sözcü kararı olduğu açık olan bir çağrıyı tebliğ etti. : “Hizmetleriniz için teşekkür ederiz. Artık istifa edebilirsiniz.”
Ogünden sonra medya üzerinden Sözcü merkezli bir CHP tartışması dolaşıma sokuldu. Halen sürüyor.
Bir taraftan da bu aynı camianın malum “duayen” i Mehmet Şimşek’e yardımcı olunması gerektiğini ilan ederek, AKP rejimine bu dar günlerinde yardım çağrısı yaptı. Duayenimiz, son Kılıçdaroğlu mülâkatında, hızını alamayarak, medya tarihimize geçecek şekilde, CHP liderine, “sizin emperyalizmin ajanı olduğunuz iddia ediliyor, gerçekten öyle misiniz” diye soru sormak cüretini gösterdi (Bu soruyu Tayyip Erdoğan’a sorabilir mi?).
Aslında, bu Sözcü tarzına aşinayız. Bir zamanlar, Ertuğrul Özkök medyası bu tarzın pratiğini en yetkin şekilde yapardı.
Pekiy, Sözcü neden şimdi bu hamleleri yapmak ihtiyacı duyuyor?
Uluslararası finans oligarşileri ve Türkiye’deki bağlantıları Türkiye’yi AKP rejimi altında bir restorasyona götürmeye çalışıyorlar. Bir yandan, ülkenin dahil olduğu dış bağlamda ABD/NATO hattı tahkim ediliyor; diğer yandan, rayından çıkmış ekonomi yeniden büyük sermaye sınıfının çıkarlarına uygun şekilde dizayn edilmek isteniyor. Daha bürokratik-teknokratik, dolayısıyla daha otoriter bir döneme giriyoruz.
Bu süreçte, AKP rejimi dinselleştirmeye daha da abanacaktır. CHP’nin daha da sağa savrulmasına ihtiyaç var.
Sözcü, sermaye sınıfının sözcüsü olarak bu “yeni” dönemdeki işlevini yerine getiriyor. Düzen muhalefetinin merkezi partisi olan CHP’yi daha da etkisizleştirerek, alttan gelecek, mecrasını bu partide bulmaya çalışacak olası bir muhalif toplumsal baskıyı da şimdiden etkisizleştirmeye çalışıyor.
Bu arada tabii, ülke belediye seçimlerine, sosyalist sol da dahil, muhalefeti (kafaları başta olmak üzere) dağıtılarak götürülmek isteniyor.
Sosyalist solda ağırlığı olan kesimlerin bir konformizm içinde, kolay muhalefeti sürdürme eğiliminde oldukları görülüyor. Bu tablonun değişeceğine dair bir işaret henüz yok.
Sözcü sözcülerini kendi kanallarına çağırıp, kendilerine sorular sordurup, uysal, aklı başında çocuklar olarak yanıtlar vermeye devam ederler herhalde.
Son olarak, SBKP deneyimi belleklerde. Özellikle son otuz yılında, şanlı tarihine sırtını dönmek pahasına, başına ne geldiyse, sınıf mücadelesinden uzak durmak, ülkesinde burjuva toplumunu taklit etmek, hatta “küçük Amerika” olmak sevdasından gelmişti.